Vergiler, tarih boyunca devlet ile insanlar arasındaki önemini hep korumuştur. Bu da karşılıklı bir hak ve ödev ilişkisinden oluşan vergilendirme süreci, kamuya ait olması nedeniyle her iki taraf için önemli bir yer tutmuştur. Taşıdığı öneme binaen vergilendirme sürecinin düzgün ve sağlıklı işlemesi için devlet tarafından birtakım düzenleme yapma gereği duyulmuştur. Bu kapsamda devletin vergileme sürecinde yetkili olduğu, vergi alma yetkisindeki sürenin belli bir zaman içinde icra edilmesi, diğer bir ifade ile vergileme süresinin ilanihaye devam etmemesi gerektiğidir. İşte vergilemenin belli bir süre ile kısıtlanması kanun ile düzenlenmiş ve bu kısıtlama işlemi ZAMANAŞIMI olarak ifade edilmiştir.
Vergilendirmede zamanaşımı süreleri devletin vergi alacağını iddia etme ve alma, bu borcunu ödemeyen yükümlüyü cezalandırma hak ve yetkisini kullanabildiği süredir. Devlet, sürenin dolmasıyla vergi alacağını iddia etme ve alma, borcunu ödemeyen yükümlüyü cezalandırma hak ve yetkisini kaybeder. Söz konusu süre içinde yükümlü de bu sürenin dolmasından sonra vergi ödemekten ve vergiyi ödemediği için de cezalandırılmaktan kurtulur. Bu açıdan zamanaşımı hem mükellefi hem de vergi idaresini çok yakından ilgilendirmektedir.
Vergi alacağının uzun süre askıda kalması hem devletin hem de yükümlülerin zararına olacaktır. Alacağın doğumundan itibaren geçen her süre vergi idaresinin yükünü ağırlaştıracak, değerini kaybetmiş vergi gelirlerinin peşinden koşturacaktır. Yükümlü ise, hem belgeleri saklamak hem de zamanında ödenmemiş vergiler nedeniyle her an yakalanma korku ve stresini ensesinde hissedecektir. Öte yandan vergi ilişkisinden doğan çekişmeler de vergi yargı makamlarını uzun süre meşgul edecektir. Bu amaca yönelik olarak vergi ve cezalarda tarh ve tahsil yetkisi zamanaşımı süresi ile sınırlandırılmıştır.
Devlet vergilendirme yetkisini kural olarak yasama organı vasıtasıyla kanun çıkararak kullanır. Ancak idari işlem ve eylemler idare tarafından gerçekleştirilmektedir. İdari işlemlerin gerçekleşmesinde “yükümlü-idare” arasında zaman zaman farklı idari ve yargı uyuşmazlıkları ortaya çıkmaktadır. Amacımız bu çalışma ile zamanaşımı konusunda detaylı bir analiz yapmak, idare ve muhataplar yönünden ortaya çıkan problemleri tespit etmek ve muhtemel çözümleri mümkün olduğunca açık ve net bir biçimde ortaya koymaktır.
Vergilendirmede zamanaşımı süreleri devletin vergi alacağını iddia etme ve alma, bu borcunu ödemeyen yükümlüyü cezalandırma hak ve yetkisini kullanabildiği süredir. Devlet, sürenin dolmasıyla vergi alacağını iddia etme ve alma, borcunu ödemeyen yükümlüyü cezalandırma hak ve yetkisini kaybeder. Söz konusu süre içinde yükümlü de bu sürenin dolmasından sonra vergi ödemekten ve vergiyi ödemediği için de cezalandırılmaktan kurtulur. Bu açıdan zamanaşımı hem mükellefi hem de vergi idaresini çok yakından ilgilendirmektedir.
Vergi alacağının uzun süre askıda kalması hem devletin hem de yükümlülerin zararına olacaktır. Alacağın doğumundan itibaren geçen her süre vergi idaresinin yükünü ağırlaştıracak, değerini kaybetmiş vergi gelirlerinin peşinden koşturacaktır. Yükümlü ise, hem belgeleri saklamak hem de zamanında ödenmemiş vergiler nedeniyle her an yakalanma korku ve stresini ensesinde hissedecektir. Öte yandan vergi ilişkisinden doğan çekişmeler de vergi yargı makamlarını uzun süre meşgul edecektir. Bu amaca yönelik olarak vergi ve cezalarda tarh ve tahsil yetkisi zamanaşımı süresi ile sınırlandırılmıştır.
Devlet vergilendirme yetkisini kural olarak yasama organı vasıtasıyla kanun çıkararak kullanır. Ancak idari işlem ve eylemler idare tarafından gerçekleştirilmektedir. İdari işlemlerin gerçekleşmesinde “yükümlü-idare” arasında zaman zaman farklı idari ve yargı uyuşmazlıkları ortaya çıkmaktadır. Amacımız bu çalışma ile zamanaşımı konusunda detaylı bir analiz yapmak, idare ve muhataplar yönünden ortaya çıkan problemleri tespit etmek ve muhtemel çözümleri mümkün olduğunca açık ve net bir biçimde ortaya koymaktır.
Tüm Yorumlar