Tasavvuf Seti 1 - 4 Kitap
Tasavvuf Seti 1 - 4 Kitap
Tasavvuf Seti 1 - 4 Kitap
Tasavvuf Seti 1 - 4 Kitap
Ücretsiz Kargo Fırsatı
Kalbinize ışık tutacak kitaplar bu sette yer alıyor.
Kalp Risalesi
Kalp lafzından maksat ve gaye, insanoğlunun anlayan ve şeylerin hakikatini bilen merkezi olduğunun anlaşılmasıdır. Nadiren de göğüsteki et parçası kast olunur. Çünkü o latife ile kalbin cismi arasında özel bir alaka vardır.
Kalbin askerleri iki tanedir. Gözle görülenler: Bunlar el, ayak, göz, kulak, dil ve diğer gizli-açık azalardır. Bütün bunlar kalbin hizmetçisidirler ve onun emrindedirler. Kalbe itaat edecek şekilde yaratılmışlardır. Asla ona muhalefet etmeye güçleri yetmez. Bu azalar emri yaparlar, fakat yaptıklarının bilincinde değildirler. Yani yaptıklarının ne olduğunu bilmezler ama yaparlar.
Kalbin merkezi bedendir. Azığı ilimdir. Bu azıktan faydalanmasını sağlayan sebepler ise Salih Amellerdir. Insanoğlu bu alemde azıklanmaya mecburdur. Bu alemde onun taşıyıcısı bedendir. O halde bedeni beslemek ve korumak zorundadır.
Sufi Terapi
Anadolu'nun medeniyet havzasından polen polen toplanmış ve kendi özümüzden kotarılmış duygusal, bilişsel, psiko?târihsel, dinî, ânanevî gıdalarımız ve membâlarımız dururken, neden Kişisel Gelişim Teknolojileri'ne, Anglo-Amerikan veyâ Anglo-Sakson medeniyetlerin kültür emperyalizmine çanak tutan Pop Psikoloji reçetelerine giriftâr oluyoruz ki?
Yâni, kendi anlam dağarcığımızdan imbikleyerek oluşturabileceğimiz bir psikoloji ya da bir psikoterapi geleneğimiz yok mu?
Neden anlamını dahi bilemediğimiz kelimelerle; sahte, sentetik, sığ, alengirli, cafcaflı, tüketime dâvet eden, riyâkâr, konformist, hâz yumağına sarmallanmış, kültürel kodlarımıza yabancı olan derinliksiz ve niteliksiz kişisel gelişim enstrümanlarıyla birlikte gelecek nesillerimizi ve de millî ve manevî kimliğimizi inşâ etmeye çalışıyoruz?
Otantik zamanların ve bu toprakların bilgeliğini yadsıyan 'Modern Psikoloji' bize verebilir ki?
Birey olarak âit olduğumuz sosyal dokumuz, ideallerimiz, ahlâkî secîyelerimiz, geleneksel anlam sağlayıcılarımız ve kiplerimiz, sohbet kültürümüz; Yunus, Mevlânâ, Hacı Bektâş ve Hacı Bayrâm gibi mânevî önderlerimiz, âilevi bağlarımız, eski zamânları anlatan ton ton yaşlı ninelerimiz, köydeki hayatımızı renklendiren ve her şeyi ulu orta söyleyen rind-meşreb meczûb delilerimiz, her biri bir klasik roman derînliğindeki türkülerimiz, bizi başka âlemlere çekip götüren ebrûlarımız, her biri başlı başına müzikal bir kabâre olan düğünlerimiz, ciğer yakan ağıtlarımız, yüce bildiğimiz şehitlerimiz ve erenlerimiz ve baharleyin çaput bağladığımız söğüt ağaçlarımız nerede kaldı!
Allah'ı Sevmek Ne Güzeldir
Biz daraldık,
Sen feraha çıkardın.
Biz yorulduk,
Sen kaldırdın.
Biz günaha girdik,
Sen affettin.
Biz isyan ettik,
Sen sabrettin.
Bize nimetler verdin,
Biz infak etmedik.
Bize dünya sınav dedin,
Biz tevekkül etmedik.
Bize rehber gönderdin,
Biz yolundan gitmedik.
Ama bütün melekler şahit olsun ki;
Biz seni çok sevdik,
Senin rahmetinden, merhametinden, affından ümidi hiç kesmedik.
Eyvah Demeden Allah Diyelim
Konuşmak güzeldir elbette. Dertleşmek gibisi var mı şu hayatta? İçini dök rahatlarsın denmez mi, dertlerinden dokunsan ağlayacak hale gelen insana?
Dokunsalar ağlayacağımız dertlerimizi sahibimize, Allah-u Zülcelâl Hazretleri’ne arz etmenin vesilesidir dua. Dertlerimize bir felah dilekçesi, huzur bulmanın reçetesidir dua…
Sadece hüzünlerimizi değil; sevinçlerimizi, taleplerimizi, kaygılarımızı ve heyecanlarımızı da doyasıya anlatabilmektir Rabbimize. Dua bir sırdır kıymetini bilene…
Dua etmeliyiz Rabbimize… Haykırmalıyız hüzünlerimizi de sevinçlerimizi de…
Anlamıyor bizi kimse diye çekilmemeliyiz bir köşeye.
Bizi yaratan, dert yanmak ve dertlerimize derman olmak için kâfi gelmez mi bize?
Önemli olan dua edebilmektir.
Önemli olan eyvah demeden Allah diyebilmektir.
Tüm Yorumlar