Kaynağını Kur'an, akıl ve doğru haberden alan Kelam ilmi, hicrî birinci asrın sonları ile ikinci asrın başlarında ilim olarak kurulmaya başlanmasıyla diğer İslami disiplinlerden ayrılmaktadır. Şu hususun mutlaka belirtilmesi gerekir ki Kelam ilmi, aksi görüşlere rağmen, Müslümanların eliyle Kur'an kaynaklı olarak kurulan bir ilimdir. Kur'an, Müslümanlardan akıllarını kullanmalarını ve delille hareket etmelerini talep etmektedir. İşte, Kelam ilmi de İslam'ın temel inanç ilkelerini sadece nakil aracılığı ile değil, akıl ile de savunmasıyla ön plana çıkmaktadır. Bu da onun sistematik yönüne zemin teşkil eden bir husustur. “Sistematik” genel anlamda belli bir yöntem ve metottan hareket etmek suretiyle bir konuyu araştırmak, incelemek ve en sonunda da bir sonuca/hükme varmak şeklinde tanımlanabilir. Buna dayalı olarak Kelam ilminin konuları türlerine göre, bilhassa İmâmü'l-Harameyn el-Cüveynî'den (ö. 1085) itibaren ilahiyat, nübüvvat ve sem'iyyât şeklinde temel üç kısımda tasnif edilmiş; bunun ardından her bir konu da kendi içerisinde yine sistematik bir şekilde sınıflara ayrılmıştır. Kelam ilminin sistematik olmasında bir diğer faktör de onun her bir delili, bir önceki delil üzerine bina etmek suretiyle bir sonuca gitmesi dolayısıyladır. Bu husus, o, nazar ve istidlal ilmi olarak isimlendirmesinde etkili olan bir faktördür. Başka bir ifadeyle onun, bireyin özgür iradesiyle yürüteceği zihinsel bir faaliyet alanını öngörmesi dolayısıyla bu şekilde isimlendirilmiştir. İşte, konuların takdim edildiği bu eser, Kelam ilmini sistematik temelde ele alıp işlemektedir.
Tüm Yorumlar