Risale-i Nur'un Konularına Giriş (İdris Tüzün)
Risale-i Nur'un Konularına Giriş (İdris Tüzün)
Risale-i Nur'un Konularına Giriş (İdris Tüzün)
Risale-i Nur'un Konularına Giriş (İdris Tüzün)
Ücretsiz Kargo Fırsatı
- Sayfa Sayısı: 358
- Cilt: 1. sınıf sert karton kapak
Elinizdeki kitap, Risale-i Nur konularını genel hatlarıyla öğrenmek isteyenler için önemli bir başvuru kitabıdır.
Kitap dört kısımdan oluşmaktadır:
Birinci kısımda; Risâle-i Nûr faaliyetinin bütün dünyadaki İslâmî faal iyetlerle ortak ve farklı yönleri, Risâle-i Nûr’un tefsir yönü ve kelamda tecdid oluşu,
İkinci kısımda; Üstad Bediüzzaman’ın Kur’ân’ın temel dört esası dedi- ği ve risalelerde de çoklukla üzerinde durduğu “Tevhid, Risalet, Haşir, Adalet ve İbadet” konuları,
Üçüncü kısımda; Kur’ân’ın mucize oluşu, hadislere yönelik itirazlara karşı hadislerin müdafaası, içtihad tartışmaları, tasavvuf, nefis terbiyesi, bu zamanın cemaat zamanı oluşu, Üstadın Medresetü'z-Zehra Ünivers itesi projesi, bilimin İslâmileştirilmesi ve İslâm birliği,
Dördüncü kısımda; toplumdaki Şia, Vehhabilik, milliyetçilik, felsefe, ateizm, Batı medeniyeti ve ehl-i kitap gibi sosyal gurupların tahlili konuları üzerinde durululmuştur.
Kitap, risaleleri -bilhassa ilk defa- okuyacaklar için rehber niteliğindedir.
“Risâle-i Nûr’un Mahiyeti ve İstifade Yolları” adlı kitabımızda Üstad Bediüzzaman’ın kısa hayatı ve kişiliği, Risâle-i Nûr’un kelam, tefsir, müceddid ve -tasavvuf gibi- insanı hakikate ulaştıran bir meslek oluşu, ele aldığı konular, (muhtevası) ve ona talebe olmanın şartları üzerinde durmuştuk. Bu kitabımızda, birinci kitabın hacmini artırmamak için ele alamadığımız bazı konular üzerinde duruyoruz. Yine önceki kitabımızda Risâle-i Nûr’un konularını ele alırken fihrist niteliğindeki konular üzerinde durmuş, açıklamalara girememiştik. Burada bu konuları genişçe ele alarak, külliyatın genel bir tanıtımını yapacagız.
Kitabımızı dört kısma ayırdık.
Birinci kısımda; Risâle-i Nûr faaliyetinin bütün dünyadaki İslâmî faaliyetlerle ortak ve farklı yönleri, Risâle-i Nûr’un tefsir yönü ve kelamda tecdid oluşu üzerinde durduk. Bu bölüm, öncek i kitabımızdaki tefsir, kelam, tecdid kısımlarının tetimmesi kabilindendir.
İkinci kısımda; Üstad Bediüzzaman’ın Kur’ân’ın temel dört esası dediği ve risalelerde de çoklukla üzerinde durduğu “Tevhid, Risalet, Haşir, Adalet ve İbadet” konuları üzerinde durduk.
Üçüncü kısımda; Kur’ân’ın mucize oluşu, hadislere yönel ik itirazlara karşı hadislerin müdafaası, içtihad tartışmaları, tasavvuf, nefis terbiyesi, bu zamanın cemaat zamanı oluşu, Üstadın Medresetü’z-Zehrâ Üniversitesi projesi, bilimin İslâmileştirilmesi ve İslâm birliği üzerinde durduk.
Dördüncü kısımda; toplumdaki sosyal gurupların tahlili üzerinde durduk. Burada Şia, Vehhabilik, milliyetçilik, felsefe, ateizm, Batı medeniyeti ve ehl-i kitap konularını ele aldık.
Kitabımızın sahasında ilk ve tek olduğuna, risaleleri bilhassa ilk defa okuyanlar için rehber niteliğinde olacağına inanıyoruz.
***
Konuyu bitirmeden önce “Risâle-i Nûr’un anlaşılmazlığı” konusundak i şikâyet üzerinde de durmalıyız.
Risâle-i Nûr, anlaşılmaz bir kitap değildir. Zira yazıldığı günden bugüne gelinceye kadar risaleler halkın büyük beğenisine mazhar olmuştur. Hatta risaleler, bugün günümüz toplum hayatına en çok tesir eden kitap olma özelliğine sahiptir. (Entelektüel kesim, baskılardan dolayı 1990 yılına kadar risalelerden daima uzak durmuştur.) Halkın beğenisine mazhar olması, risalelerin anlaşıldığının en büyük delilidir. Çünkü insanlar, anlamadıkları kitabın etrafına toplanmazlar.
-Kasıtlı olmamak şartıyla- anlayamadıklarını söyleyenler, genell ikle risaleleri ilk defa okuyan kimselerdir. Risaleleri ilk defa okuyanların anlayamamalarının ise iki önemli sebebi var: Dili- nin agırlığı ve konularının dağınık oluşu.
Dil konusu, yalnızca risaleleri değil, bizim bütün kültürümüzü ilgilendiren, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir konudur. Burada konu üzerinde genişçe durmamız mümkün değil, bu yüzden birinci kitabımızda söylediklerimizi burada da tekrar etmek istiyoruz:
“Dilinin ağırlığının Risâle-i Nûr’un anlaşılmasını güçleştirdiği doğrudur. Çünkü Risâle-i Nûr bundan seksen sene öncesinin diliyle yazılmıştır. Risâle-i Nûr, yazıldığı yıllarda anlaşılıyor ve bu konuda bir güçlük de hissedilmiyordu. Zaten Üstad, Sözler kitabının başında ‘avam lisanıyla’ yani halk diliyle yazıldığını ifade eder. Aradan geçen seksen sene boyunca dilde yapılan tahri- batlar, bu eserleri nisbeten anlaşılmaz hale getirmiştir. Fakat bu hal, yalnızca Risâle-i Nûr’un değil, bundan yüz sene önce yazılmış bütün kitapların ortak bir kaderidir.”
“Dil alanında yapılan tahribatlar neticesinde, bizler kendi tarih ve kültüründen koparılmış bir millet haline getirildik. Böyle bir durumda, Risâle-i Nûrları öğrenmek isteyen kimseler olarak bize düşen vazife nedir? Ya risâleleri anlamak için sadeleşt ireceğiz -ki bu hal eserin orijinalliğini bozacağından ve birçok manaların da değişmesini ve yok olmasını netice vereceğinden pek isabetli bir yol değildir- veyahut risâlelerde geçen ve bizim kültürümüzün, bizim tarihimizin yadigârı olan o kelimeleri öğreneceğiz.”
***
Risalelerin anlaşılmazlığına sebep olan ikinci madde de konuların dağınıklığı demiştik.
Külliyatın bütününe baktığımızda, ard arda gelen risaleler arasında konu yönünden belli bir sıra takip edilmediği ve konular arası ilişkinin olmadığı görülür. Üstadın bazı ifadelerinden, risaleler i telif ederken kendince bir sıralama ve tertip düsündügü anlaşılıyor. Fakat bu sıralamada konular arası ilişki üzerinde durul madığı, konu yönünden her bir risalenin diğerlerinden bağımsız olarak ele alındığı, önceki ve sonraki risalelerle konu birlikteliği olmadığı görülüyor. Örneğin 9. Söz namazla, 10. Söz Haşirle, 26. Söz kaderle, 27. Söz sahabelerle, 28. Söz cennetle; 19. Mektup Peygamberimizin mucizeleriyle, 20. Mektup tevhidle, 21. Mektup ana-baba hakkıyla; 23. Lem’a tabiatla, 24. Lem’a tesettürle, 25. Lem’a hastalarla ilgilidir.
Keza aynı konuyla ilgili risaleler farklı farklı yerlerdedir. Örneğ in, namazla ilgili 4. Söz, 9. Söz, 21. Söz arka arkaya gelmez. diğer konular da öyledir. Bu yönüyle, risaleler telif edilirken ri- saleler arası, konular arası ilişki ve sıra gözetilmemiştir, demek mümkün görünüyor. Tabii ki bu hal, konular arası bağlantının kurulmasını da zorlaştırıyor.
Belli bir sırayla telif edilmeyişi, muhtemelen risalelerin telif edild iği zaman ve sartlarla ilgili bir durumdur. Risaleler rahat ortamlarda değil, daima sıkıntılara maruz kalınmışken, zor sartlarda yazılmıştır. Üstad, risalelerin telifi döneminde değişik yerlerde sürgün veya hapis(1) hayatı yaşamış, daima baskılara maruz kalmış, hayatı, tanımadığı bir ortamda, tanımadığı insanlar arasında geçmiştir. Bütün bu zorluklara rağmen o, etrafına bir talebe kitlesi toplamak, hem kendine düşman olanlara karşı kendini ve davasını savunmak, hem toplumda meydana gelen gayri İslâmî fikirlere cevap vermek mecburiyetindeydi. Her bir risale, saydığımız durumlara ve toplumda değişik zamanlarda ortaya çıkan farklı problemlere çözüm olmak için kaleme alındığından, konular ister istemez farklı farklı olmuştur.
Fakat külliyatın bütünü göz önüne alınıp da birbiriyle irtibatlı parçalar bir araya getirildiğinde, risalelerde oldukça mükemmel bir sistematiğin uygulandığı görülür. Bu bütünde, en küçügünden en büyügüne varıncaya kadar, bütün parçalar birbiriyle uyum halindedir. Örneğin; 10. Söz’le, 29. Söz; 26. Mektub’daki ‘milliyetçilik’ bahsiyle, 29. Mektub’un 6. Risalesi’ndeki ‘milliyetç ilik’ birbirlerini tamamlarlar. Risalelerin belli bir sıra halinde telif edilmeyişi, bu sistematiği anlamayı güçleştirmektedir. Bu sistematik, ancak bütünün (veya bütünü olusturan anlamlı parçanın) kavranması ve birleştirilmesiyle ortaya çıkmaktadır.(2)
Bu kitapla, -elimizden geldiğince- Risâle-i Nûr’un bütününde var olan, fakat konular arasında gizli kalan bütünlüğü, sistemat iği ortaya çıkarmaya, Risâle-i Nûr’un bir haritasını yapmaya çalıştık. Bu haritayla Risâle-i Nûr memleketinde gezenlerin onu daha iyi tanıyacaklarına inanıyoruz. Fakat bu tanıtma, genel hatlarıyla bir tanıtma olacak. Haritayla bir memleket hakkında ancak genel bir bilgi elde edilebilir. O memlekete gidip haritanın yol göstericiliğiyle gezmek, elbette daha farklı bir olaydır.
(1). Lem’alardan; 27, 28, 29, 30’uncu Lem’alar, Şua’lardan; 10, 11, 12, 13, 14, 15’inci Şua’lar hapishanelerde yazılmıştır. Sayfa adedi olarak bu risaleler, külliyatın 1/5’ine tekabül eder.
(2). Üstad da konu dağınıklığının farkındadır. Risalelerin bazı yerlerinde talebelerin risaleleri tanzim etmesine dair tavsiyeleri vardır. Örneğin; Kastamonu Lahikası’nda şöyle der: “Zannediyorum ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risâle-i Nûr, ihata etmiş. Yalnız bazı (yerler) izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmis gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor. Ve insâallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahsiye ile ve nesir ve talim ile belki Yirmibeşinci ve Otuzikinci Mektubları te’lif ile ve Dokuzuncu Şua’ın Dokuz Makamını tekmil ile ve Risâle-i Nûr’u tanzim ve tertib ve tashih ile devam edecek.
- Önsöz
- Birinci Kısım
- Batı Medeniyetine Karsı İslâmî Tezler ve Risâle-i Nûr
- Risâle-i Nûr, Kur’ân ve Tefsir
- Kelâm İlminde Tecdid Olarak Risâle-i Nûr
- İkinci Kısım
- Kur’ân’ın Dört Esası ve Risâle-i Nûr
- Birinci Esas: Tevhid
- A Risâle-i Nûrun Tevhid Üzerinde Çok Durmasının Sebepleri
- B Risâle-i Nûr’da Ispat-ı Vâcib (Allah’ın Varlığını İspat)
- C Risâle-i Nûr’da Marifetullah
- İkinci Esas: Risâlet
- Üçüncü Esas: Hasir
- Dördüncü Esas: Adalet
- Üçüncü Kısım
- 1. İ’câzü’l-Kur’ân
- 2. Risâle-i Nûr ve Hadis
- 3. İçtihad Tartışmaları ve Risâle-i Nûr
- 4. Risâle-i Nûr ve Tasavvuf
- 5. Nefis Terbiyesi
- 6. Risâle-i Nûr’da Tebliğ Metodu
- 7. Zaman Organizasyon Zamanıdır
- 8. İslâmi Bir Üniversite Projesi: Medresetü’z-Zehrâ
- 9. Bilimin İslâmileştirilmesi
- 10. İslâm Birliği
- Dördüncü Kısım
- Risâle-i Nûr’da Sosyal Guruplar
- 1. Risâle-i Nûr’da Şia (Alevilik)
- 2. Risâle-i Nûr’da Vehhabilik
- 3. Risâle-i Nûr’da Milliyetçilik
- 4. Risâle-i Nûr’da Felsefe
- 5. Risâle-i Nûr’da Ateizm
- 6. Risâle-i Nûr’da Batı Medeniyeti
- 7. Risâle-i Nûr’da Kapitalizm ve Sosyalizm
- 8. Risâle-i Nûr’da Ehl-i Kitap
Tüm Yorumlar