Muribül-İzhâr (Yeni Dizgi - Tahkîkli)
Muribül-İzhâr (Yeni Dizgi - Tahkîkli)
407.08 TL
Satıcı: arifankitapMuribül-İzhâr (Yeni Dizgi - Tahkîkli)
Muribül-İzhâr (Yeni Dizgi - Tahkîkli)
407.08 TL
Satıcı: arifankitapMu‘ribül-İzhâr; mu‘rib edebiyatının en önemli isimlerinden Zeynîzâde Hüseyin Efendi’nin, İmam Birgivî’nin “İzhâru’l-Esrâr” isimli eseri üzerine kaleme aldığı “Hallü Esrâri’l-Ahyâr ‘alâ İ‘râbi İzhâri’l-Esrâr” adındaki mu‘rib çalışmasıdır. Şüphesiz kaleme alındığı günden itibaren günümüze değin ilim talebelerinin ellerinden düşürmedikleri bu güzide eser, İzhâr’ın kolay ve güzel anlaşılmasında çok etkili olmuştur.
İZHÂRU’L-ESRÂR
Osmanlı âlimlerinden İmam Birgivî’nin Arap gramerine dair kaleme aldığı eserdir. Müellif, nahiv ile alakalı daha öncesinde Avâmil eserini yazmış ardından bu eserin şerhi sadedinde İzhâru’l-Esrâr adlı eserini telif etmiştir. Esasen eserde, Arap nahvinin temel konuları özlü bir şekilde ele alınmış ve ilim talebelerinin Arap grameri ve nahvini kısa bir sürede kolay bir şekilde anlamaları için yalnızca Basra dil mektebinin görüşlerine yer verilmiştir. Ancak bazen farklı görüşler belirtilmiş ve zayıf görüşler de tercih edilmiştir. İmam Birgivî, İzhâru’l-Esrâr eserini işlerken; öncesinde kaleme aldığı Avâmil kitabında sadece isimleri ve birer örneği verdiği konuların tanımlarını yapmış, şartlarını belirtmiş ve açıklamalı örneklerini çoğaltmıştır. Ayrıca örnekleri âyet, şiir ve güzel sözlerden seçmiş ve bir de esere giriş bölümü eklemiştir. Birgivî bu güzide eseri telif ederken her ne kadar kaynak zikretmemişse de nahivle ilgili kaynaklar incelendiğinde Zemahşerî’nin el-Mufassal’ı, İbnü’l-Hâcib’in el-Kâfiye’si ve İbn Hişâm’ın Muğni’l-Lebîb’i gibi eserlerden istifade ettiği görülmektedir.
Özetle İzhâru’l-Esrâr Kitabı
- İzhâr kitabı kısa bir giriş ve üç ana bölümden oluşmuştur.
- Birinci bölüm âmil hakkındadır:
- Bu bölümde isim-fiil-harf üçlüsünü tarif edilmiş,
- Âmil mantıkî delillerle açıklanmış,
- Âmiller lafzî ve mânevî olmak üzere iki temel kısma ayrılmış,
- Lafzî âmiller, semâî ve kıyasî olarak ikiye ayrılmış,
- Semâî âmiller, isimleri etkileyen ve muzâri fiili etkileyen şeklinde tasnif edilmiş,
- İsimleri etkileyen âmiller, bir ve iki ismi etkileyen diye incelenmiş,
- Harf-i cerler, fiile benzeyen edatlar, leyse’ye benzeyen edatlar, fi‘l-i muzâriyi nasbeden harfler ve fi‘l-i muzâriyi cezmedenler olmak üzere 49 semâî âmil, 9 kıyasî âmil ve 2 mânevî âmil olmak üzere 60 âmil işlenmiştir.
- İkinci bölüm mâmul hakkındadır:
- Bu bölümde mâmul kavramı açıklanmış,
- Aslî ve tâbi kısımlara ayrılmış,
- Aslî mâmuller, 9 merfû, 13 mensûb, 2 mecrûr, 1 meczûm fi‘l-i muzâri olmak üzere dört kısımda izah edilmiş,
- Tâbi mâmuller, beş grupta ele alınıp mâmul sayısı 30’a tamamlanmıştır.
- Üçüncü bölüm i‘râb hakkındadır:
- Bu bölümde i‘râbın mahiyeti, yeri, türü ve özelliği itibariyle 4’e ayrılarak incelenmiştir.
İmam Birgivî, İzhâru’l-Esrâr’ında nahvin konularını güzel bir şekilde tasnif ederek illet ve sebeplerini belirtmiş, dilin felsefesini yapmıştır. Bu nedenledir ki çok ilgi görmüş, Osmanlı medreselerinde asırlarca okutulmuş ve ayrıca üslûp ve metot açısından İbnü’l-Hâcib’in el-Kâfiye’sini ikinci planda bırakmıştır. Bu güzide eser, ilim erbabı tarafından çok ilgi gördüğünden 40’a aşkın basımı-baskısı yapılmıştır. İlk olarak yine müellif Birgivî’nin Avâmil’i ve İbnü’l-Hâcib’in el-Kâfiye’siyle birlikte 1219 (1804) tarihinde basılmıştır. Bunun yanında çeşitli şerh ve hâşiyelerinden alınan açıklayıcı bilgilerle birlikte bu kıymetli üç eser, Nahiv Mecmuası ismiyle neşredilmiştir.
İZHÂRU’L-ESRÂR’A YAPILAN ŞERH VE HÂŞİYELERDEN BAZILARI
- Hallü Esrâri’l-Ahyâr ‘alâ İ‘râbi İzhâri’l-Esrâr, Zeynîzâde Hüseyin Efendi.
- Netâ’icü’l-Efkâr, Adalı Şeyh Mustafa b. Hamza.
- Fethu’l-Esrâr fî Şerhi’l-İzhâr, Sobucalı Mehmed b. Ahmed (Sobicevî).
- Keşfül-Esrâr fî Şerhi İzhâri’l-Esrâr, Müslihuddin el-Evlâmişî (Avlamışlı).
- Zübdetü’l-Enzâr fî Halli ‘Ukdeti İzhâri’l-Esrâr, Süleyman b. Ahmed.
- Fethu’l-Esrâr fî Şerhi’l-İzhâr, Muhammed b. Ahmed eş-Şeyhî.
- Feyzu’l-Bihâr fî Şerhi’l-İzhâr, Süleyman Feyzî Paşâ.
- Şerhu’l-İzhâr, Hamza b. eş-Şeyh İbrahim Feyzullah es-Sindî.
- Şerhu’l-İzhâr, Halil b. Ahmed b. Himmet el-Konevî.
- Fevâ’tihu’l-Efkâr fî Şerhi’l-İzhâr [Eyyûbî şerhi], Abdullah b. Muhammed Sâlih.
- en-Nessâr ‘ale’l-İzhâr, Hasan b. Ömer Ma‘rûf eş-Şettî.
- Ref‘u’l-Estâr fî Halli Muğlakâti’l-İzhâr, Niyâzî İsmail b. Abdullah (Osmanpazarlı).
- Şerhu’l-İzhâr, Ömer b. Ahmed Naîmî (Harputlu).
- Fevâ’tihu’l-Ezkâr, Abdullah b. Sâlih b. İsmail.
- İnkişâfü’l-Ezhâr fî Es’ileti’l-İzhâr, Mustafa b. Mustafa el-Mîhâlicî.
- Miftâhü’l-Merâm fî Ta‘rîfi Ahvâli’l-Kelime ve’l-Kelâm, Hacı Muhammed Feyzî (Edirne Müftüsü).
- Şerhu’l-İzhâr, Abdüsselâm b. el-Hâc Saîd el-Bağdâdî.
- Mecme‘u’l-Enhâr Şerhu’l-İzhâr, Ömer b. Tahâ b. Ahmed el-Hımsî ed-Dımeşkî.
- el-İstizhâr fî Şerhi’l-İzhâr, Ali b. Muhammed et-Tabâtabâî.
- Mefhûmu’l-İzhâr, Muhammed Şükrî el-Mekkî.
- Hâşiye ‘alâ Netâ’ici’l-Efkâr, Hasan el-Attâr.
- Menâfi‘u’l-Ahyâr [hâşiye] ‘alâ Netâ’ici’l-Efkâr, Mustafa b. Mehmed el-Amâsî.
- Hâşiye ‘alâ Netâ’ici’l-Efkâr, Hâfızzâde Mehmed Niğdevî.
- Menâfi‘u’l-Ahyâr [hâşiye] ‘alâ Netâ’ici’l-Efkâr, Mustafa b. Mehmed el-Amâsî.
- İbrahim el-Kassâb er-Rûmî (Kasabzâde).
- Muhammed Raşîd Arabzâde, (Şerhu’l-Bâbi’l-Evvel mine’l-İzhâr).
- Abdullah b. Abdülkâdir el-Halebî (Sultân).
- Hamid b. Abdullah el-Karsî.
İMAM BİRGİVÎ (ö. 981/1573) RAHİMEHÜLLÂH
Osmanlı’nın güzide âlimlerinden Birgivî Rahimehüllâh, 10 Cemâziyelevvel 929 (27 Mart 1523) tarihinde Balıkesir’de doğmuştur. Asıl adı Takıyyüddin Mehmed olup Birgivî Mehmed Efendi diye şöhret bulmuştur. Ayrıca ilimdeki yüksekliğinden dolayı İmam Birgivî ismiyle meşhur olmuş, böyle anılmıştır. Babası Balıkesir’de hocalık-müderrislik yapan Pîr Ali isminde âlim ve faziletli bir kimsedir. Dedesi Balıkesir Kepsut’a bağlı Bektaşlar köyünden İskender Efendi’dir. Babasının Amcazâdesi yani dedesinin kardeşi Bahâeddinzâde Muhyiddin Mehmed Efendi’dir. Dedesinin babası, Şeyh Lütfullah Efendi’dir. Annesi ise Meryem Hanım’dır.
İsmi, Lakapları ve Nisbeleri
Birgivî kendisinden Mehmed b. Pîr Ali el-Bâlîkesrî diye bahsetmiştir. Eserlerine ve diğer kaynaklara bakıldığında isminin (ittifakla) Mehmed olduğu belirtilmiştir. Ayrıca kaynaklarda birçok lakap ve nisbeleri zikredilmiştir. Lakapları
- Çelebî.
- Muhyiddîn.
- Takıyyüddîn.
- Şemseddîn.
- Fâzıl.
- Mevlânâ.
- Şârih.
Nisbeleri
- Birgili -Birgilu -Birgivî.
- Bâlîkesrî.
- Aydînî.
- Rûmî.
- Sûfî.
- Hanefî.
- Farazî.
- Nahvî.
İlmî Hayatı
Birgili diye de bilinen ve çeşitli sahalarda eser veren büyük Türk âlimi Birgivî, ilk ilmi tahsiline babasının yanında başlamıştır. Kendisinden Arapça, mantık ve diğer bazı ilimleri okumuş ve bu arada Kur’ân hafızlığını da tamamlamıştır. Daha sonra İstanbul’a gitmiş Mahmutpaşa mahallesinde Küçük Şemseddin Efendi’den ders almıştır. Ardından Haseki Medresesi’ne girmiş; dönemin tanınmış âlimlerinden Ahîzâde Mehmed Efendi’nin ve Kızıl Molla lakabıyla tanınmış Abdurrahman Efendi’nin talebesi olmuştur. Buradan icâzet alarak müderrislik yapmaya hak kazanmıştır. İmam Birgivî icâzet aldıktan sonra Abdurrahman Efendi’nin yanına mülâzım olup ihtisasını tamamlamış ve bir müddet bazı medreselerde müderrislik yapmıştır. Hocası Abdurrahman Efendi’nin aracılığıyla (Kanûnî döneminde) Edirne kassâm-ı askerîsi olmuş ve bu görevi süresince ders okutmaya devam etmiştir. Ayrıca bu arada camilerde vaaz vermeye başlamış ve halkı Kur’ân ve Sünnet’e uymaya davet etmiştir. Zamanında kabirler üzerine türbe yapılması, bu yerlerde mum yakılması, ücret karşılığında Kur’ân okunması gibi bid‘atlere karşı çıkmıştır. Ayrıca bâtıl itikadlarla, kâdîlar arasında rüşvetin yaygınlaşması, zengin çocuklarına ücretle ilmî pâyeler verilmesi gibi meşrû olmayan uygulamalara karşı da son derece mücadele etmiştir. Ayrıca Birgivî Rahimehüllâh, İmam Züfer’in görüşüne ve örfe dayanarak para vakfetmenin cevazı hususunda fetva veren Şeyhülislâm Ebüssuûd Efendi ve Kadı Bilâlzâde’ye reddiye olarak -İnkâzü’l-Hâlikîn, -Îkâzü’n-Nâ’imîn ve İfhâmü’l-Kâsırîn ve es-Seyfü’s-Sârim adlı risâleleri kaleme almıştır. Şüphesiz bu mesele Osmanlı ulemâsı arasında tartışılmış ve hatta İmâm-ı A‘zam’ın talebeleri tarafından da farklı görüşler belirtmiştir. Buna binaen Ebüssuûd Efendi, bu konuda halk arasında fitneye yol açılmaması için Birgivî’ye nasihatte bulunmuş ve kendi fetvasına gerekçe olarak da hayır işlerinin kesilmesi endişesini dile getirmiştir. İmam Birgivî daha sonraları İstanbul’a gitmiş ve Bayramiyye tarikatı şeyhi Abdullah Karamânî’ye intisap ederek inzivaya çekilmiştir. Edirne’de kassâm-ı askerî (askerî sınıf mensubu kişilerin miraslarını vârisler arasında paylaştıran) iken aldığı paraları defter kayıtlarına göre geri vererek hak sahiplerinden helâllik almıştır. Ancak Abdullah Karamânî, müridi Birgivî’nin ders ve irşad faaliyetleri için geri dönmesini istemesi (tavsiyesi) üzerine, Sultan II. Selim’in hocası Birgili Atâullah Efendi’nin Birgi’de yaptırdığı medreseye müderris olarak tayin edilmiştir. Burada ilmî liyakati sebebiyle (kısa zaman içerisinde) tanınmış ve ders almak isteyen pek çok talebe ülkenin her tarafından buraya akın etmeye başlamıştır. Ömrünün geri kalanını Birgi’de tedrîs, telif ve irşad faaliyetleriyle geçirmiş olması sebebiyle Birgili ve Birgivî nisbesiyle meşhur olmuştur.
Yüksek Şahsiyeti
Fıkıhta Hanefî, itikadda Mâtürîdî olan Birgivî Rahimehüllâh, kişilik bakımından son derece dürüst, hakkı söylemekten çekinmeyen ve asla taviz vermeyen bir ilim adamıdır. Öyle ki hiçbir eserini herhangi bir devlet büyüğüne ithaf etmemiş, aksine yöneticilerde ve görevlilerde gördüğü kusurları tenkit etmiştir. Özellikle ehli olmayanlara ilmî ve idarî rütbeler verilmesine, kadılar, muhtesipler ve diğer görevlilerin rüşvet almalarına ve her türlü bid‘at ve hurafelere son derece karşı çıkmıştır. Ayrıca bazı haksız menfaatler elde ettiği, görevliler nezdinde nüfuz sağlayarak devlet işlerine karıştığı gerekçesiyle, Hâce-i Sultânî diye meşhur olan (II. Selim’in hocası) Atâullah Efendi’yi bile ikaz etmiştir. Birgivî, Osmanlılar döneminde yetişmiş seçkin bir âlim olmasının yanında dinî ve ahlâkî şahsiyeti bakımından da mükemmel bir insandır. Ömrünün sonlarına doğru Birgi’den İstanbul’a giderek Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa’ya memleketteki adaletsizliklerle karşı mücadele etmesi için tavsiyelerde bulunmuştur. Yüce şahsiyetine bakıldığında onun ne kadar dürüst ve ne kadar cesaretli olduğu görülmektedir. Ayrıca Birgivî Rahimehüllâh, Bayramiyye tarikatına müntesip olmakla birlikte zamanında Sünnî esaslardan sapmış ve bid‘atler ihdas eden bazı tasavvuf erbabını da eleştirmekten geri durmamıştır. Öyle ki bazı mutasavvıfların bid‘at ve aşırılıklarını ortaya koyup tenkit etmek üzere el-Kavlü’l-Vasît Beyne’l-İfrât ve’t-Tefrît adlı risâle kaleme almıştır. Her ne kadar bu sebepten dolayı tasavvuf düşmanı olmakla itham edilmişse de bu iddialar yersiz görülmüştür. Nitekim Birgivî, et-Tarîkatü’l-Muhammediyye eserini telif ederken İmam Gazzâlî’nin İhyâ’ü ‘Ulûmi’d-Dîn eserinden çokça istifade etmiş olması onun Sünnî tasavvufa ne kadar bağlı olduğunu açık bir şekilde göstermiştir. Ayrıca ünlü mutasavvıf ve Birgivî’nin et-Tarîkatü’l-Muhammediyye eserinin şârihlerinden olan Abdülganî en-Nablusî, onun, Ehl-i Sünnet esaslarına bağlı tasavvuf büyüklerini değil de tasavvuf adına birçok bid‘at ve hurafe ortaya çıkaran sözde mutasavvıfları tenkit ettiğini belirtmiştir. Bunun yanında talebelerinden Akşehirli Hocazâde Abdünnasîr’ın kaleme aldığı ve meşhur Adalı (Kuşadalı Ahmed Efendi) tarafından da Tercüme-i Evrâd-ı Birgiviyye adıyla Türkçe’ye çevrilen, Birgivî’nin yirmi dört saatlik hayat kesitini anlatan risâlede; onun çok yoğun bir dinî ve tasavvufî hayat yaşadığı görülmektedir. Birgivî Rahimehüllâh, zamanındaki Osmanlı ulemâsı içinde sosyal gelişmeleri de yakından takip eden az sayıdaki münevverlerden biri olmakla beraber, et-Tarîkatü’l-Muhammediyye başta olmak üzere eserlerinin her devirde büyük ilgi görmesi, onun, ilmî dirayeti yanında dürüst, basiretli, cesur ve sosyal problemler karşısında sorumluluk duygusu taşıyan bir kişilik sahibi olduğunu yansıtmaktadır. Son söz olarak, ömrünün son yıllarında gözlerinden rahatsız olan imam Birgivî, çıktığı bir İstanbul seyahatinde vebaya yakalanmış, 981 yılı Cemâziyelevvel ayında (Eylül 1573 tarihinde) hicrî yıla göre 52 yaşında vefat etmiş ve cenazesi Birgi’ye getirilerek defnedilmiştir. Allah Teâlâ Rahmet Etsin, Sevdikleriyle Haşreylesin. ÂMİN.
BİRGİVÎ’NİN ESERLERİ
Aklî ve naklî ilimlerde dirayet sahibi, velûd bir âlim olan Birgivî Rahimehüllâh, Arap dili grameri başta olmak üzere, ahlâk-tasavvuf, fıkıh, akaid, tefsir, kıraat, hadis gibi sahalarda çoğu Arapça, birkaçı da Türkçe olmak üzere altmışa yakın eser kaleme almıştır. Eserleri hem halk arasında itibar görmüş hem de medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur. Nadide eserlerinden bazıları şöyledir:
Akaid Eserleri
- Ahvâlü Etfâli’l-Müslimîn.
- Ziyâretü’l-Kubûr.
- er-Risâletü’l-İ‘tikâdiyye.
- Şerhu Âmentü.
- Risâletü’t-Tevhîd (Luğazü’l-Birgivî).
- Tuhfetü’l-Müsterşidîn fî Beyâni’l-Mezâhib ve Fırakı’l-Müslimîn.
Ahlâk-Tasavvuf Eserleri
- et-Tarîkatü’l-Muhammediyye ve’s-Sîratü’l-Ahmediyye.
- Cilâ’ü’l-Kulûb.
- Risâle fi’z-Zikri’l-Cehrî.
- Tafdîlü’l-Ğaniyyi’ş-Şâkir ‘ale’l-Fakîri’s-Sâbir.
- Mihakkü’l-Mutasavvıfîn ve’l-Müntesibîn.
- el-Makâmât.
Fıkıh Eserleri
- Vasiyetnâme.
- Îkâzü’n-Nâ’imîn ve İfhâmü’l-Kâsırîn.
- İnkâzü’l-Hâlikîn.
- Mu‘addilü’s-Salât.
- Zuhrü’l-Müte’ehhilîn ve’n-Nisâ’ fî Ta‘rîfi’l-Athâr ve’d-Dimâ’.
- es-Seyfü’s-Sârim fî ‘Ademi Cevâzi Vakfi’l-Menkûl ve’d-Derâhim.
- el-İrşâd fi’l-Akâid ve’l-İbâdât.
- Nûru’l-Ahyâ ve Tuhfetü’l-Emvât.
- Şerhu Şurûti’s-Salât.
- Risâle fî Sücûdi’s-Sehv.
- Risâle fi’l-Musâfaha.
- Risâle fî Ziyârati’l-Kubûr.
- Risâle fî Ahkâmi’l-Arâzi’l-Uşriyye ve’l-Harâciyye.
- Ferâiz Risâlesi ve Şerhi.
- Hâşiyetü’l-Îzâh ve’l-Islâh.
- Ta‘lîkât ‘ale’l-İnâye.
- el-Kavlü’l-Vasît Beyne’l-İfrât ve’t-Tefrît.
Tefsir-Kıraat Eserleri
- Tefsîr (Tefsîru Sûreti’l-Bakara).
- ed-Dürrü’l-Yetîm fi’t-Tecvîd.
- Risâle fî Beyâni Rusûmi’l-Mesâhifi’l-Osmâniyyeti’s-Sitte.
- Ahsenü’l-Kasas.
Hadis Eserleri
- Risâle fî Usûli’l-Hadîs.
- Şerhu’l-Ehâdîsi’l-Erbaîn.
- Kitâbü’l-Îmân ve Kitâbü’l-İstihsân.
Gramer Eserleri
- Şerhu Lugati Feriştehoğlu
- el-‘Avâmil.
- İzhârü’l-Esrâr.
- İm‘ânü’l-Enzâr.
- Kifâyetü’l-Mübtedî.
- İmtihânü’l-Ezkiyâ’
- Şerhu’l-Emsile.
- Risâle fi’s-Sarf.
- el-Emsiletü’l-Fazliyye.
- Şerhu’l-Emsileti’l-Fazliyye.
- Hâşiyetü Şerhi’l-Fazliyye.
- Ta’lîkât ‘ale’l-İmtihân.
- Ta’lîkât ‘ale’l-Fevâidi’d-Zıyâiyye.
Diğer Eserleri
- Ğurrenâme.
- Risâle fî Âdâbi’l-Bahs (Risâletü’l-Münâzara).
- Emâlî.
- Risâle fî Medhi’s-Sultâni’l-Âdil ve Zemmi’s-Sultâni’z-Zâlim.
ZEYNÎZÂDE HÜSEYİN EFENDİ (ö. 1172/1759 [?])
Zeynîzâde Hüseyin Efendi, Osmanlı medreselerinde okutulan nahiv klasiklerinden Avâmil, İzhâr ve Kâfiye eserlerine yazdığı mu‘rib çalışmalarıyla tanınan Arap dili âlimidir. Hayatı hakkında sınırlı bilgiler bulunan Zeynîzâde Hüseyin Efendi, 18. yüzyılın başlarında İzmir’in Tire ilçesinde doğmuştur. İsmi Hüseyin babasının ismi Ahmed’dir. Nitekim ilk telifi olan Keşfü’l-İ‘râb eserinde ismi hakkında, -Rabbinden iyilik ve fazlasını dileyen Zeynîzâde olarak meşhur Hüseyin b. Ahmed der ki- ifadesini zikretmiştir. Ayrıca daha sonra telif edeceği birçok eserin mukaddimesinde de benzer ibareyi kullanmıştır. Zeynîzâde’nin bizzat tashih ettiği Ta‘lîku’l-Fevâdıl (Muʻribü’l-Avâmil) nüshasında yer alan bir nota göre Zeynîzâde hocası Sobicevî (Sobucalı Mehmed Efendi)’nin kızıyla evlenmiştir.
Doğum tarihi ve Nisbeleri
Zeynîzâde Hüseyin Efendi’nin doğum tarihi kesin olmamakla birlikte, Keşfü’l-İ‘râb’ın kenarında eserin müsveddesini yazdığında 22 yaşında, temize çektiğinde ise 30 yaşında olduğunu ifade etmiştir. Ferağ kaydına göre eser Zilkade ayının (21-29) 1137 (31 Ağustos- 8 Eylül 1725) yılında tamamlanmıştır. Böyle olunca müellifin doğum tarihi için iki ihtimal söz konusudur. Eserin ferağ kaydındaki tarih, müsveddenin tamamlandığı tarihi gösteriyorsa müellif Zeynîzâde, h. 1115 (1703-04) yılında doğmuştur. Eğer 30 yaşında iken temize çektiği nüshayı gösteriyorsa Zeynîzâde, 1107 (1695-96) yılında doğmuş demektir. Zeynîzâde Hüseyin Efendi’nin künyesi gerek kendi eserlerinde gerekse diğer kaynaklarda -Zeynîzâde- şeklinde geçmektedir. Ayrıca bu künyenin nadir de olsa -Zeynîoğlu- şeklinde kullanıldığı da ifade edilmiştir. Müellifin, Zeynîzâde künyesini kullanmasının (meşhur olmasının) sebebi hakkında ne kendi eserlerinde ne de başka bir kaynakta bir bilgi mevcut değildir. Ancak manasına bakılarak babasının Zeynî tarikatına mensup olması itibariyle böyle künyelenmiş olabileceği söylenebilir. Zeynîzâde Rahimehüllâh’ın nisbeleri için kaynaklarda çeşitli nisbeler zikredilmiştir. Bunlar Tirevî, Güzelhisarî, Rumî, Bursevî gibi nisbeleridir. İzmir’in Tire ilçesinde doğduğu için Tirevî, Ömrünün çoğunu Güzelhisar’da geçirdiği için Güzelhisarî, Anadolu’da yaşadığı için Rûmî ve Bursalı Mehmed Tahir’in, onun için Bursalı olduğunu ifade eden Bursevî nisbesini kullanmasından ötürü de Bursevî nisbeleriyle anılmıştır.
İlim Hayatı
Zeynîzâde’nin eğitimi hakkında da kaynaklarda yeterince bilgi mevcut değildir. Bununla beraber Zeynîzâde Hüseyin Efendi, İzmir’in Tire ilçesinde doğmuş ve ilk tahsilini burada yapmıştır. Daha sonra ilim tahsili için Aydın’ın Güzelhisar kasabasına yerleşmiştir. Buradaki öğrenim hayatına, Aydın’ın Koçarlı ilçesine üç kilometre mesafedeki Sobuca kasabasına giderek devam etmiştir. Zeynîzâde Hüseyin Efendi -hocamız, üstadımız, şeyhimiz- diye nitelediği Sobucalı Mehmed Efendi (Sobicevî)’den İmam Birgivî’nin İzhâr’ını ve Abdurrahman el-Câmî’nin Molla Câmi ismiyle meşhur el-Fevâidü’d-Ziyâiyye gibi eserleri okumuş ve kendisinden çok istifade etmiştir. Zeynîzâde’nin henüz gençken İbnü’l-Hâcib’in Kâfiye kitabını ezberlemekle uğraştığını ikrar etmesi ve yirmi iki yaşında iken müsveddesini tamamladığı Keşfü’l-İʻrâb adlı eserinde kullandığı kaynaklar onun çok zeki ve akıllı olduğunu ve oldukça iyi bir eğitim aldığını göstermiştir. Zeynîzâde Hüseyin Efendi’nin medreselerde okunan eserlere mu‘rib çalışmasında bulunması onun tedris faaliyetiyle uğraştığını/ müderrislik yaptığını göstermektedir. Ayrıca eserlerinin çokça istinsah edilmesi ve defalarca basılması, eserlerinin ilim talebeleri tarafından çok rağbet olunduğunu göstermektedir. İlmî kanaatlerini söylemekten çekinmeyen müellif Zeynîzâde, eserlerinde dönemin bazı müelliflerinin yanlışlarını ortaya koymuş ve hatta mu‘rib yazdığı kitapların müelliflerini de yer yer eleştirmiştir. Eserlerine bakıldığında kaynaklar arasında güzel muhakeme yapabilen Zeynîzâde, telif ettiği i‘rab kitapları için sadece nahiv kitaplarına müracaatla yetinmemiş, fıkıh, usûl-i fıkıh, tefsir ve i‘râbü’l-Kur’ân gibi kaynakları da göz önünde bulundurmuştur. Dönemin ilim erbabı, halk ve devlet ricali tarafından sevilen ve saygı gösterilen Zeynîzâde Rahimehüllâh, Aydın Valisi Râgıb Paşa’nın iltifat ve ihsanlarına mazhar olmuş ve son eseri el-Fevâ’idü’ş-Şâfiye’yi ona ithaf etmiştir. Aynı şekilde Anadolu Kazaskeri Mirzazâde Mehmed Said, Rumeli kazaskerlerinden Veliyyüddin Efendi ve Mehmed Akkirmânî’nin övgüsünü de kazanmıştır.
Vefatı
Öncelikle Zeynîzâde’nin vefatıyla ilgili farklı tarihler verilmiştir. Bursalı Mehmed Tahir, Zeynîzâde’nin vefat tarihinin 1167 (1754) senesi olduğunu belirtmiştir. Ancak bu vefat tarihi yanlıştır. Nitekim Zeynîzâde’nin 1168’de (1755) el-Fevâidü’ş-Şâfiye eserini tamamlaması ve bundan üç yıl sonra 1171’de (1758) bu çalışmasını tashih etmesi ve öte yandan hocası Sobicevî’nin İzhâr şerhi olan Fethu’l-Esrâr’a ait 1173 (1759) tarihli bir nüshada -Zeynîzâde merhumun hocası- kaydının yer alması onun bu iki tarih aralığında vefat ettiğini göstermektedir. Zeynîzâde vefat ettikten sonra Aydın Sobuca Mahallesi, Söbücekapısı Mezarlığı’na defnedilmiştir. Rab Teâlâ Ona Rahmet Etsin, Cennetiyle Müşerref Kılsın. Âmin
ZEYNÎZÂDE’NİN ESERLERİ
- Ta‘lîkat ‘ale’l-Fevâidi’z-Ziyâiyye.
- Keşfü’l-İʻrâb.
- Ta‘lîku’l-Fevâdıl ‘alâ İʻrâbi’l-Avâmil / Mu‘ribü’l-Avâmil.
- Ta‘lîkat ‘alâ Fethi’l-Esrâr ‘alâ İzhâri’l-Esrâr.
- Hallü Esrâri’l-Ahyâr ‘alâ İ‘râbi İzhâri’l-Esrâr/Mu‘ribü’l-İzhâr.
- en-Nüket.
- el-Fevâidü’ş-Şâfiye ‘alâ İʻrâbi’l-Kâfiye / Mu‘ribü’l-Kâfiye.
- el-Envâru’l-Mudîe fî Beyâni Usûli'l-Ef‘âli’l-Mechûle.
- Tasrîfu’l-Emsileti’l-Muhtelife/Ebvâbü’t-Tasrîf.
MURİBÜ’L-İZHÂR ESERİNİN HAZIRLANIŞ ŞEKLİ
- Eser, Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Atıf Efendi, nr. 2596) bulunan müellif hattından tahkik edilerek hazırlandı.
- Müellifin kabul ettiği imlâî noktalar olduğu gibi bırakılmakla birlikte yeni imlâ kaidelerine göre düzenlendi.
- Asıl nüshanın kenarında yazan ve müellife ait olan haşiyeler dipnot olarak eklendi.
- Asıl nüshada kısa olarak yazılan kelimeler açıkça uzun bir şekilde yazıldı.
- Asıl nüshanın varak numaraları eklendi.
- İzhâr metni tam bir şekilde harekelendi.
- Âyet-i kerîme, hadîs-i şerîf ve istişhad edilen şiirlerin tahric ve referansları yapıldı.
- Manası kapalı kelimeler şerh edildi.
- Eserde geçen âlimlerin kısa tercümeleri verildi.
- Çalışmanın sonuna âyet-i kerîmelerin, hadîs-i şeriflerin, âlimlerin ve şiirlerin fihristleri ile kaynakça eklendi.
Bu Ürün JET TEKNOLOJİ Entegrasyon Sistemleri ile Listelenmiştir
Tüm Yorumlar