Meal Okuma Kılavuzu, Mehmet Sürmeli'nin özgün çalışmalarından biri. Kur'an-ı Kerim meallerinde karşılaşılan anlam sorunlarına yoğunlaşan bir kitap. Bu sorunlara karşılık doğru yorum için ne yapmalı sorusunu cevaplamaya çalışan emek mahsulü ciddi bir eser.
Anlama faaliyetinin en üst seviyede olması ve hayata Kur'an ile anlam verilebilmesi için Kur'an'ın bizzat kendisi Müslümanlara bazı tekliflerde bulunmuştur. Hz. Peygamber'in hayatında tekliflerin temsilini bulmak mümkündür. Bu teklifler çerçevesinde vahye yaklaşılır ise anlama sorunu ortadan kalkar. Kur'an-ı Kerim, kendisini anlama faaliyetinde “tilâvet” kavramına ayrı bir önem vermiştir. Arapçada bir şeyin peşine düşmek ve iz sürmek anlamlarına gelen “telâ” fiilinden türetilen tilâvet; ayetlerin üzerinde dura dura, hayata katarak, ağır ağır ve anlayarak okumanın karşılığıdır. Özellikle Peygamber Efendimizin görevlerini anlatan ayetlerde, “Ayetleri tilâvet eden bir peygamberden” bahsedilmiştir. Bu ifadede, fem-i muhsin sahibi üstadın, ağır ağır ayetleri izah ederek ve hayata vahiyle anlam vererek okumasına işaretler vardır. Vahyin ideal okunuşunda tavsiye edilen tertil, tilâvetin bir türüdür. Elbette bu okuma biçiminde harflerin çıkış yerleri (mehâric-i hurûf) ve tecvidin kuralları da mevcuttur.
Hem Kur'an'da hem de sünnette beyan edildiği veçhile vahyi anlamak için uygun zamanın seçilmesi, gönlün ilâhi hitaba iştiyak duyduğu vaktin kollanıp yakalanması önemlidir. Gönlün istekli olduğu zamanda okunan Kur'an'a, Müslümanlar huşu ile bağlanırlar. İlâhi emir ve nehiyler karşısında anında itaat ederek Allah Teâlâ'ya teslim olurlar. Çünkü huşulu okumak; zihni tefekküre, tedebbüre, tezekküre ve aklı faal hâlde tutmaya açar. Elbette anlamak çok önemli ama kıraat sadece lafız olarak mükellefin zihninde kalacak olursa bu okuma türü “ölü okuma”nın bir başka tezahürüdür. Ölü okumalardan uzak durmak için anlamanın en üst basamağı olan tezekkür; anlaşılanların paylaşılması ve sorunların vahiy eksenli çözüme kavuşturulmasıdır. Unutulmamalı ki Kur'an, kendisiyle hayata anlam verilmek ve insanlığın sorunlarını çözüme kavuşturmak için gelmiştir. Hayata müdahale etmeyen ve sorunlara çözüm bulmayan bir kitap, ayin kitabına ve nağmelere dönüşür. İnanları arasında ideolojilerin varlık alanları kazanmasına zemin hazırlar. Sorunları Vahiy eksenli çözecek olanlar da âlimlerdir. Allah Teâlâ tarafından nazil olan vahiyle insanlığın sorunlarına çözüm ürettikleri için rabbani ulemaya, “tenzil ehli” denilmiştir. Tenzil ehli; vahye yeryüzünde uygulama alanı bulanlardır. Hayatın genişlik alanındaki tüm problemleri vahye göre çözüme kavuşturanlardır. Peygambere vâris olan gerçek âlimlerdir.
Anlama faaliyetinin en üst seviyede olması ve hayata Kur'an ile anlam verilebilmesi için Kur'an'ın bizzat kendisi Müslümanlara bazı tekliflerde bulunmuştur. Hz. Peygamber'in hayatında tekliflerin temsilini bulmak mümkündür. Bu teklifler çerçevesinde vahye yaklaşılır ise anlama sorunu ortadan kalkar. Kur'an-ı Kerim, kendisini anlama faaliyetinde “tilâvet” kavramına ayrı bir önem vermiştir. Arapçada bir şeyin peşine düşmek ve iz sürmek anlamlarına gelen “telâ” fiilinden türetilen tilâvet; ayetlerin üzerinde dura dura, hayata katarak, ağır ağır ve anlayarak okumanın karşılığıdır. Özellikle Peygamber Efendimizin görevlerini anlatan ayetlerde, “Ayetleri tilâvet eden bir peygamberden” bahsedilmiştir. Bu ifadede, fem-i muhsin sahibi üstadın, ağır ağır ayetleri izah ederek ve hayata vahiyle anlam vererek okumasına işaretler vardır. Vahyin ideal okunuşunda tavsiye edilen tertil, tilâvetin bir türüdür. Elbette bu okuma biçiminde harflerin çıkış yerleri (mehâric-i hurûf) ve tecvidin kuralları da mevcuttur.
Hem Kur'an'da hem de sünnette beyan edildiği veçhile vahyi anlamak için uygun zamanın seçilmesi, gönlün ilâhi hitaba iştiyak duyduğu vaktin kollanıp yakalanması önemlidir. Gönlün istekli olduğu zamanda okunan Kur'an'a, Müslümanlar huşu ile bağlanırlar. İlâhi emir ve nehiyler karşısında anında itaat ederek Allah Teâlâ'ya teslim olurlar. Çünkü huşulu okumak; zihni tefekküre, tedebbüre, tezekküre ve aklı faal hâlde tutmaya açar. Elbette anlamak çok önemli ama kıraat sadece lafız olarak mükellefin zihninde kalacak olursa bu okuma türü “ölü okuma”nın bir başka tezahürüdür. Ölü okumalardan uzak durmak için anlamanın en üst basamağı olan tezekkür; anlaşılanların paylaşılması ve sorunların vahiy eksenli çözüme kavuşturulmasıdır. Unutulmamalı ki Kur'an, kendisiyle hayata anlam verilmek ve insanlığın sorunlarını çözüme kavuşturmak için gelmiştir. Hayata müdahale etmeyen ve sorunlara çözüm bulmayan bir kitap, ayin kitabına ve nağmelere dönüşür. İnanları arasında ideolojilerin varlık alanları kazanmasına zemin hazırlar. Sorunları Vahiy eksenli çözecek olanlar da âlimlerdir. Allah Teâlâ tarafından nazil olan vahiyle insanlığın sorunlarına çözüm ürettikleri için rabbani ulemaya, “tenzil ehli” denilmiştir. Tenzil ehli; vahye yeryüzünde uygulama alanı bulanlardır. Hayatın genişlik alanındaki tüm problemleri vahye göre çözüme kavuşturanlardır. Peygambere vâris olan gerçek âlimlerdir.
Tüm Yorumlar