%100
Süper Kitap
Git
Kargo Fırsatı
150.00 TL ve Üzeri Siparişlere
Ücretsiz Kargo Fırsatı
Karagöz 18. sayı
Karagöz 18. sayı
115.00 TL
Satıcı: Süper Kitap
Kargo Fırsatı
150.00 TL ve Üzeri Siparişlere
Ücretsiz Kargo Fırsatı
Ücretsiz Kargo Fırsatı
Listeme Ekle
Stok (1)
%100
Süper Kitap Karagöz 18 Ölü Hürlük
Hay Hak!
Edebiyat ya da şiir kendi üzerine kapandığında kat yerleri bir süre sonra iz yapmaya ve aşınmaya başlar. Hep aynı şeylerden ve kimselerden söz açar. Belli bir çevrenin zevkine hitap eder. Benzer lakırdıları heceler. Söz gelimi kapaktan içeriğe kadar bir dergi, sürekli kendi beğenisini okuyucuya aşılıyor ve kendi kadrosuna referans yapıyorsa ciddi anlamda bir sorun vardır. Sözün özü sürekli kendiyle söyleşen edebiyatın özü gürleşmez. Kendine hayran bir edebiyat özgürleşmez.
Bize kalırsa devletin müdahalesi dışında, okumanın mümkün olduğu bir ortam, görece özgür bir ortam sayılabilir. Görece özgürlük, eskiden bizde karaborsaydı; bugünse Batı’daki gibi belli bir bedeli ödemeye razı olana kendini bırakır. Kuşkusuz şiirin ne görece özgürlüğe ne de özgürlük yanılsamasına ihtiyacı vardır. Bir özgürlük patlaması, baharı da değildir şiirin beklediği.
Diğer sanatların aksine şiirin bir okulu yoktur. Kitap sahibi de olsalar dehalar okullarda yetişmez. Şiir kendini bir müfredata bağlı hissetmez. Kendine ayrılana rıza göstermez. Adımlarını başkalarının bakış açılarına hapsetmez. Şiirden bir atılım sadır olmuşsa, olacaksa bu verilen bir söz ya da sunulan bir mevki nispetinde değildir. Yeni bir atılımın peşindeki şiir, kendinden öncekilere çalım atmanın iş olmadığını bilir. Ona göre asıl iş, makul bir hızla mevcut estetiğin yörüngesinden kopmak değil, kamusal aklı yadırgatan bir hıza ulaşmaktır.
Fasıl bölümümüzde, geçen sayıda “Kanonsuzlar” başlığıyla ele aldığımız kanon konusunun devamı olarak okunabilecek iki yazı var. Osman Özbahçe “Resmî İdeolojinin Eleştirisi” başlıklı yazısını kopuş ve devam fikri etrafında ördü. Türk şiirindeki yenilik fikriyle, resmî ideolojinin sunduğu yenilik fikrinin niçin zıtlık içinde olduğunu göstermeye çalıştı.
Serkan Işın, Yalçın Armağan’ın Türk şiirinin modernleşmesini incelediği İmkânsız Özerklik kitabından hareketle, modernleşmesini tamamlayıp tamamlamadığı sorgulanan şiirimizin, hangi aşamalardan geçtiğini anlamaya çalıştı. Armağan’ın kitapta izini sürdüğü özerklik tanımının neden imkânsız olduğunu ortaya koymaya çalışan “Mekân, Mecra, Malzeme İstemeyen Modern” başlıklı yazısında Işın, günümüz şiirinin açmazlarını tarihsel bir perspektiften okudu.
Bu sayımızın şairleri Osman Özbahçe, Hakan Şarkdemir, Yavuz Altınışık, İdris Ekinci, Özgür Ballı, Derya Vural, Bülent Keçeli, Yunus Emre Altuntaş ve Rafet Arslan.
Ara Faslımızı modern şiir konuşmalarına ayırdık: Musab Kırca’nın Turgut Uyar şiiri üzerine, Murat Üstübal’ın Ece Ayhan şiiri üzerine, Bülent Keçeli’nin Metin Eloğlu şiiri üzerine, Hayriye Ünal’ın Cahit Zarifoğlu şiiri üzerine, Yavuz Altınışık’ın İsmet Özel şiiri üzerine yaptığı ufuk açıcı konuşmaları zevkle okuyacağınız kanısındayız.
Temaşa’da Rafet Arslan avangardın sesi olmayı sürdürüyor. Şafak Çelik “Esnaf Lokantası” başlıklı ilk hikâyesiyle huzurunuza çıkıyor.
Evren Kuçlu, Hayriye Ünal’ın eleştiri kitabı Eşikteki Özgürlük’ü çoksesli şiir bağlamında tartıştı. Çoksesli şiirin günümüz şiirindeki pratik karşılığını sorguladı. İdris Ekinci, Karagöz’ün temel konularından birisine dönüşen yenilik fikri üzerinde durdu. Şiirimizdeki yenilik çabalarına eleştirel bir yaklaşım sergiledi.
Hilmi Çakoğlu, Batı modernleşmesinin “hayırsız evlâdı” Rusya’nın 1917 sonrası sanat hareketlerini anlattı. 1930’lu yılların ortasına kadar süren bu hareketler sanat için olduğu kadar, Batı modern sanatı için de büyük atılımlarla dolu.
Hakan Şarkdemir’in, Northrop Frye’ın Eleştirinin Anatomisi’nden yaptığı çevirileri bu sayıdan itibaren parça parça sunuyoruz.
Bora Başkan, Erkut Terliksiz, Ece Zeber, Mustafa Horasan ve Ufuk Atan’ın resimleriyle zenginleşen Karagöz yine dopdolu.
Şikeste beste ma’zûr!
Her ne kadar sürç-lisân ettikse affola!
Bir gemim var üç direkli
Heyamola heyamola
Kaptanı arslan yürekli
Heyamola heyamola
Hay Hak!
Edebiyat ya da şiir kendi üzerine kapandığında kat yerleri bir süre sonra iz yapmaya ve aşınmaya başlar. Hep aynı şeylerden ve kimselerden söz açar. Belli bir çevrenin zevkine hitap eder. Benzer lakırdıları heceler. Söz gelimi kapaktan içeriğe kadar bir dergi, sürekli kendi beğenisini okuyucuya aşılıyor ve kendi kadrosuna referans yapıyorsa ciddi anlamda bir sorun vardır. Sözün özü sürekli kendiyle söyleşen edebiyatın özü gürleşmez. Kendine hayran bir edebiyat özgürleşmez.
Bize kalırsa devletin müdahalesi dışında, okumanın mümkün olduğu bir ortam, görece özgür bir ortam sayılabilir. Görece özgürlük, eskiden bizde karaborsaydı; bugünse Batı’daki gibi belli bir bedeli ödemeye razı olana kendini bırakır. Kuşkusuz şiirin ne görece özgürlüğe ne de özgürlük yanılsamasına ihtiyacı vardır. Bir özgürlük patlaması, baharı da değildir şiirin beklediği.
Diğer sanatların aksine şiirin bir okulu yoktur. Kitap sahibi de olsalar dehalar okullarda yetişmez. Şiir kendini bir müfredata bağlı hissetmez. Kendine ayrılana rıza göstermez. Adımlarını başkalarının bakış açılarına hapsetmez. Şiirden bir atılım sadır olmuşsa, olacaksa bu verilen bir söz ya da sunulan bir mevki nispetinde değildir. Yeni bir atılımın peşindeki şiir, kendinden öncekilere çalım atmanın iş olmadığını bilir. Ona göre asıl iş, makul bir hızla mevcut estetiğin yörüngesinden kopmak değil, kamusal aklı yadırgatan bir hıza ulaşmaktır.
Fasıl bölümümüzde, geçen sayıda “Kanonsuzlar” başlığıyla ele aldığımız kanon konusunun devamı olarak okunabilecek iki yazı var. Osman Özbahçe “Resmî İdeolojinin Eleştirisi” başlıklı yazısını kopuş ve devam fikri etrafında ördü. Türk şiirindeki yenilik fikriyle, resmî ideolojinin sunduğu yenilik fikrinin niçin zıtlık içinde olduğunu göstermeye çalıştı.
Serkan Işın, Yalçın Armağan’ın Türk şiirinin modernleşmesini incelediği İmkânsız Özerklik kitabından hareketle, modernleşmesini tamamlayıp tamamlamadığı sorgulanan şiirimizin, hangi aşamalardan geçtiğini anlamaya çalıştı. Armağan’ın kitapta izini sürdüğü özerklik tanımının neden imkânsız olduğunu ortaya koymaya çalışan “Mekân, Mecra, Malzeme İstemeyen Modern” başlıklı yazısında Işın, günümüz şiirinin açmazlarını tarihsel bir perspektiften okudu.
Bu sayımızın şairleri Osman Özbahçe, Hakan Şarkdemir, Yavuz Altınışık, İdris Ekinci, Özgür Ballı, Derya Vural, Bülent Keçeli, Yunus Emre Altuntaş ve Rafet Arslan.
Ara Faslımızı modern şiir konuşmalarına ayırdık: Musab Kırca’nın Turgut Uyar şiiri üzerine, Murat Üstübal’ın Ece Ayhan şiiri üzerine, Bülent Keçeli’nin Metin Eloğlu şiiri üzerine, Hayriye Ünal’ın Cahit Zarifoğlu şiiri üzerine, Yavuz Altınışık’ın İsmet Özel şiiri üzerine yaptığı ufuk açıcı konuşmaları zevkle okuyacağınız kanısındayız.
Temaşa’da Rafet Arslan avangardın sesi olmayı sürdürüyor. Şafak Çelik “Esnaf Lokantası” başlıklı ilk hikâyesiyle huzurunuza çıkıyor.
Evren Kuçlu, Hayriye Ünal’ın eleştiri kitabı Eşikteki Özgürlük’ü çoksesli şiir bağlamında tartıştı. Çoksesli şiirin günümüz şiirindeki pratik karşılığını sorguladı. İdris Ekinci, Karagöz’ün temel konularından birisine dönüşen yenilik fikri üzerinde durdu. Şiirimizdeki yenilik çabalarına eleştirel bir yaklaşım sergiledi.
Hilmi Çakoğlu, Batı modernleşmesinin “hayırsız evlâdı” Rusya’nın 1917 sonrası sanat hareketlerini anlattı. 1930’lu yılların ortasına kadar süren bu hareketler sanat için olduğu kadar, Batı modern sanatı için de büyük atılımlarla dolu.
Hakan Şarkdemir’in, Northrop Frye’ın Eleştirinin Anatomisi’nden yaptığı çevirileri bu sayıdan itibaren parça parça sunuyoruz.
Bora Başkan, Erkut Terliksiz, Ece Zeber, Mustafa Horasan ve Ufuk Atan’ın resimleriyle zenginleşen Karagöz yine dopdolu.
Şikeste beste ma’zûr!
Her ne kadar sürç-lisân ettikse affola!
Bir gemim var üç direkli
Heyamola heyamola
Kaptanı arslan yürekli
Heyamola heyamola
Tüm Yorumlar