Hayatın İçinden Romanlar Seti - 4 Kitap
Hayatın İçinden Romanlar Seti - 4 Kitap
Hayatın İçinden Romanlar Seti - 4 Kitap
Hayatın İçinden Romanlar Seti - 4 Kitap
Ücretsiz Kargo Fırsatı
İHTİRAS
Bir gün duvardaki çatlaklara sığmaz oldu evlerden ırak sessizliğim… Dönüp aynadaki kendime iki
çift söz söyledim: Kime karşı gelmem gerekir? Benzerlerime mi, benzemezlerime mi? Kendime
söyleyemediğim her şeyi aynadaki kendime söylerdim, zaten oldum olası bu absürtlük peşimi
bırakmadı. Bir de eril hayal kırıklıklarım. Yaşam kimden ibaret? Melislerden mi, erillerden mi ya
da her ikisinden veya hiçbirinden…
Tüm bu sorguda duyarsızlaşıp burun direklerimizi asmamız riyakârlığımızdandır. Böylelikle bize
yapıştırılan şu “insan” etiketini de çok ucuz yansıtırız. Bu durumda Tanrı’nın var ettiği
alınyazımızdan bahsedeceksek; alınyazısı kimsenin karşısına iyileştirici gücüyle çıkmaz; iflah
olmaz yıkıcı tutkumuzdan, sorgusuz kabullenişimizden beslenen bir tür deliliktir.
Delice yazılmış alın yazım şimdi sizin önünüzde, arkanızda, sağınızda ya da solunuzda, harflerde
gizli. Gizli olanı bulmak; yüceltir. Yücelin diye; dünya dönsün.
KANATSIZ KELEBEKLER
Bir kelebek ömrüydü benimkisi
Kanatsız bir kelebeğin ömrü…
Sahi ne kadar yaşardı kanatları olmayan kelebek? Yaşar mıydı ki?
RÜCU
Olağanüstü güzel görünümlü bir kuş, binlerce hemcinsinin karşısına çıkar… Ve kendisiyle birlikte dünyanın en yüksek zirvesine doğru uçmak isteyip istemediklerini sorar. Sürüdeki tüm kuşlar güle oynaya “evet” derler. Hepsi de dünyanın sonsuzluğuna, göz alabildiğince geniş bir manzaradan bakabilmeye heveslidir. Oysa kimi yorulup terk eder sürüyü, kimi acıkıp. Yola hâlâ devam eden bazıları ailelerini görürler düşlerinde. Birilerinin hayallerindeyse rahatça dinlenip uyuyabilecekleri yuvalar vardır.
Zirveye az bir mesafe kalmışken on kadar kuş yola devam etmektedir. Karşılarına çıkan o güzel kuşun kendilerini kandırdığını düşünen diğerleri de yolu terk eder.
Geriye tek bir kuş kalmıştır. Sadece o, zirveye ulaşıp oradan dünyanın sonsuzluğuna bakabilir. Yaşadığı bu güzellikten sonra kendinde bir sorumluluk fark eder. Buraya ulaşmanın bir anlamı da sahip olduğun bilgiyle geri dönerek diğerlerinin buraya, -varoluşun merkezine- ulaşmalarını sağlayabilmektir. O artık rehber bir kuştur. Görevi gezinmek değil, getirmektir.
Bu hikâye Mevlana’nın Horasanlı çağdaşı Feriduddin-i Attar’a ait… “Şairin sesi nerede ve kimden akis bulur bilinmez” derler.
Mauro Martino’ya da bu avaz ulaşır bir şekilde. Sonuçta o da bir kuştur, Simurg misali… Ve bir gün kendisine bir Kuran-ı Kerim hediye edilir. İçinde, “herkesin kuşunu kendi boynuna doladık” yazılıdır. Ve başlar kendindeki o kuşla aramaya. Yolda öğrenir, uçmak sadece kanat istemez. Kimileri de tırtıl tabiatlıdır. Kelebeğe evrilmedikçe uçamaz…
OMA
“Ben o gün, yaşamın beni nereye götüreceğini bilemezdim…”
Mira Sezer’in akıcı bir dille kaleme aldığı bu biyografik romanda, Türkçe’de “Nine” anlamına gelen Oma’nın gerçek hikâyesini; çocukluğunu, genç kızlığını, özlemlerini, hayallerini, aşkını ve yaşamış olduğu Almanya’nın Bayern Eyaleti ve çevresini okurken, aynı zamanda II. Dünya Savaşı’nın insanlar ve ülkeler üzerinde meydana getirdiği travmaları, yokluk ve sefaletleri; savaş sonrası Alman halkının, güzel günlere kavuşmak için nasıl fedakârlıklarla mücadele ettiklerini sanki yaşamışçasına hissedecek ve Teublitzli Christa Walburga Hnevskovsky’nin, İstanbullu Tina Sezer olarak hayatına nasıl devam ettiğine zevkle şahit olacaksınız…
Tüm Yorumlar