Duvarlar Yıkılırken Cinius Yayınları
Ve Duvar yıkıldı.
... Bulgaristan’daki Türklerin açtığı yoldan giden insan yığınları Romanya, Çekoslovakya, Demokratik Almanya’da kendi tiranlarına yarattıkları cenneti bırakarak cehenneme kaçmaya karar verip sınırları zorlamaya, yabancı elçiliklerin bahçelerini doldurmaya başladıklarında; artık hem halklar hem de tiranlar için son görünmüştü: Demokratik Alman Cumhuriyeti’ndekiler çekiç, balyoz ve yumruklarıyla saldırdılar duvara. Yıktılar: Nice acılara yol açan, ölüm, mermi, elektrik, işkence sembolü olan o duvarı yıktılar.
"İnsanlığın önünde daha nice yıkılacak duvarlar var!” diye derin bir iç çekti Metin ve garip bir acı duydu içinde, yüreğinde…
Sune, Metin’in çok sevdiği, açık sözlü bir öğretmendi, "Biz, teröristi örgüt sayıp saymamayı, kullanılan yöntemlere göre değil, ideolojisine göre de değil, İsveç’in çıkarlarına göre belirleriz.” demişti. "Geçenlerde uluslararası bir toplantıdaydım.” diye başladı Hoca:
"İkinci Dünya Savaşı’nı Batı adına yöneten Roosevelt değil Churchill’di. ABD küresel politikaya göre düşünmeye alışkın olduğu için ayrıntı sayılan, ama politikada çok önemli küçük taktiksel değişiklikleri fark edemiyordu. İngiltere ise dünya politikasını en iyi anlayan ülkeydi. Bu son dönemde, özellikle son on yılda,” diye sürdürdü Sune, "Silahların, atomların patlamadığı bir dünya savaşı yaşadık. Aynı gelenek belirdi: Thatcher komutan, Reagan ise onun dediklerine göre hareket eden ABD başkanı! Ve duvar yıkıldı! Deniliyor ki, İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda ABD’nin başında Reagan olsaydı insanlık belki de hiçbir zaman ne Berlin Duvarı ve ne de soğuk savaş yaşayacaktı.”
"Galiba silahların kullanılamadığı bir savaştan geçtik biz.” diye düşündü Metin, "Kimsenin kazanmasından yana değilim ben. Berlin Duvarı Doğu’dan ya da Batı’dan yıkılacaktı bir gün, bunu herkes biliyordu, Batı’nın ya da Doğu’nun zaferi! Hitler ya da Stalin! Hayır; insan olsun kazanan, kin ve nefret değil! Dayanışma, duvarsız, insanca sıcaklığın solunduğu, daha mutlu bir dünya!”…
* * *
Kutlu’nun 68 kuşağını anlatan romanının üçüncüsü burada son buluyor. Tanıklık romanıdır yazdıkları; ancak gerek tekniği, yapısı, kurgusu, dili ve yorumuyla bu temada yazılmış tüm romanlardan farklı bir edası, atmosferi vardır. Yayınlanmış olan Özgün Romanlarını anlayacak, değer biçecek ve açtığı yolu izleyecek olan Edebiyat Kuşağı yeni Aydınların ülkesinde yetişeceğine olan inancını koruyan Kutlu, onlara şimdiden başarılar diliyor.
Tüm Yorumlar