Arap kökenli alfabeden Latin kökenli alfabeye geçmek üzere Maarif Vekilliğinde dokuz kişiden oluşan bir heyet meydana getirilmiş ve bu heyet 26 Haziran 1928’de eski Millî Eğitim Bakanlığı binasında, Talim ve Terbiye odasında toplanarak çalışmalarına başlamış ve ilk iş olarak alfabe ve gramer raporlarını hazırlamıştır. 41 sayfalık Elifbe Raporu’nun “layiha muharriri” İbrahim (Grantay), daha sonra çıkan 69 sayfalık Gramer Hakkında Rapor’un “layiha muharriri” Ahmed Cevad (Emre) olmuştur. Elifbe Raporu’na imza atan üye listesinde Dil Heyeti adı, Gramer Raporu’na imza atan aynı kişilerin oluşturduğu üye listesinde ise Dil Encümeni adı görülmektedir. Dil Heyeti, 12 Temmuz günü yaptığı toplantıda, alfabe projesine son biçimini vererek yeni Türk alfabesi projesinin tamamlandığını Anadolu Ajansı ve basın aracılığıyla duyurmuştur. Dil Heyeti’nin Alfabe Raporu’nun yeni harflerle ilgili bölümü 31 Temmuz günü Vakit gazetesinde yayımlanmıştır. Raporun tümü de 1928 Ağustos başında kitap olarak İstanbul’da basılmıştır.
Rapora göre Latin harflerinin Türk diline uygulanması için bugünkü ortak, edebî dilin dayandığı ince, gelişmiş İstanbul konuşma dili esas alınarak kuramsal ve uygulamalı yönlerden en uygun ve elverişli bir alfabe oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu amaçla ilk olarak Latin harflerinin asli değerleri ve kullanıldıkları Avrupa ulusları katında uğradığı değişiklikler incelenerek bugün söz konusu harfleri Türkçeye ne şekilde uygulamanın yerinde olacağı büyük bir dikkat ve özenle düşünülmüş, ikinci olarak bazı ilkeler saptanarak bunların mümkün olduğu kadar belirli bir yöntem kullanılarak uygulanmasıyla istenilen harfler düzenine ulaşılmıştır.
Arap kökenli alfabe fonetik değildi. Latin kökenli Türk alfabesinde tek ses için harf birleşmeleri olmadığı gibi, okunmayan harf de yoktur ve her sese bir harf esasına dayandığından Türkçenin fonetik yapısına uygun bir alfabedir. Latin kökenli alfabe 29 harften oluşmuş ve Türkçeye özgü sesler için Latin alfabesinde bulunmayan ç, ş, ğ, ı, ö, ü gibi harfler eklenmiştir. Türkçe bunu yaparken diğer diller gibi Avrupa’daki eski ve yeni dillerden aldığı birtakım harflere yeni değerler yükleyerek, bazılarına ayırıcı işaretler (diacritical marks) koyup biçimini değiştirerek alfabesini düzenlemiştir.
Kitap olarak basılan ancak Latin harflerine aktarılmayan Elifbe Raporu’nun metni, çeviri yazıya aktarıldı. Alfabe değişikliğinin nedenleri ve bu değişikliğine giden yolda neler yapıldığı anlatılarak raporun içeriği özetlenip değerlendirildi. Sonuna açıklanması gerekli görülen sözcük ve terimleri içeren bir de sözlük eklendi. Böylece Latin harfleri esas alınarak 1.XI.1928 gün ve 1353 sayılı “Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkındaki Kanun” ile kabul edilen metin, 90. yılında, Latin harfleriyle yayımlanarak yeniden ele alınıp değerlendirilmiş oldu.
Rapora göre Latin harflerinin Türk diline uygulanması için bugünkü ortak, edebî dilin dayandığı ince, gelişmiş İstanbul konuşma dili esas alınarak kuramsal ve uygulamalı yönlerden en uygun ve elverişli bir alfabe oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu amaçla ilk olarak Latin harflerinin asli değerleri ve kullanıldıkları Avrupa ulusları katında uğradığı değişiklikler incelenerek bugün söz konusu harfleri Türkçeye ne şekilde uygulamanın yerinde olacağı büyük bir dikkat ve özenle düşünülmüş, ikinci olarak bazı ilkeler saptanarak bunların mümkün olduğu kadar belirli bir yöntem kullanılarak uygulanmasıyla istenilen harfler düzenine ulaşılmıştır.
Arap kökenli alfabe fonetik değildi. Latin kökenli Türk alfabesinde tek ses için harf birleşmeleri olmadığı gibi, okunmayan harf de yoktur ve her sese bir harf esasına dayandığından Türkçenin fonetik yapısına uygun bir alfabedir. Latin kökenli alfabe 29 harften oluşmuş ve Türkçeye özgü sesler için Latin alfabesinde bulunmayan ç, ş, ğ, ı, ö, ü gibi harfler eklenmiştir. Türkçe bunu yaparken diğer diller gibi Avrupa’daki eski ve yeni dillerden aldığı birtakım harflere yeni değerler yükleyerek, bazılarına ayırıcı işaretler (diacritical marks) koyup biçimini değiştirerek alfabesini düzenlemiştir.
Kitap olarak basılan ancak Latin harflerine aktarılmayan Elifbe Raporu’nun metni, çeviri yazıya aktarıldı. Alfabe değişikliğinin nedenleri ve bu değişikliğine giden yolda neler yapıldığı anlatılarak raporun içeriği özetlenip değerlendirildi. Sonuna açıklanması gerekli görülen sözcük ve terimleri içeren bir de sözlük eklendi. Böylece Latin harfleri esas alınarak 1.XI.1928 gün ve 1353 sayılı “Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkındaki Kanun” ile kabul edilen metin, 90. yılında, Latin harfleriyle yayımlanarak yeniden ele alınıp değerlendirilmiş oldu.
Tüm Yorumlar